Diyarbakır'da terör örgütü mensuplarınca düzenlenen saldırıda şehit düşen Gaziantepli Zeynel Direkçi için tören düzenlendi.
İşte görüntüler...
İşte görüntüler...
Başbuğ: Sayın Birand, siz en duayensiniz. Fışkırma lafı doğru mu? Bu kazmayı vur, fışkıracak demek.
Birand: Peki topraktan çıkacak diyelim o zaman.
Başbuğ: Gerçekten güzel bir tabir mi?
Birand: Peki, geri aldım.
Başbuğ: Bunu kamuoyunda korku, karamsarlık haline getirmek doğru mu?
Birand: Ama başka ülkede bulunmuyor bu kadar?
Başbuğ: Ne biliyorsunuz.
Başbuğ: "Söz konusu değil ve önümüzdeki tahminlere dayalı perspektif de bunun uygulanma dayanağının olmadığını gösteriyor. Bir de bunun moral boyutu var; bu sabah 9 tane vatan evladını kaybettik. Bedelli askerliğe kimse evet diyemez terörle mücadele devam ettiği sürece. Bunu insanımıza nasıl anlatırız. Biri ölüyor, öbürü 7 bin dolar ödeyip yapmayacak."
Özgür medya olmasa! - MEHMET TEZKAN / VATAN
Bir ülkede Adalet Bakanı gerçekleri gizlemeye kalkarsa..
Doğru bilgi vermezse..
Taraf tutuyor görüntüsü verirse.. Soruşturmayı savsaklama çabası içine girerse..
O ülkede ‘adalet’ nasıl sağlanır?
O ülke için ‘adalet var’ diyebilir miyiz?
Deniz Feneri olayında karşımıza çıkan manzara budur!
*
RTÜK Başkanı Zahid Akman ile Kanal 7’nin sahibi Zekeriya Karaman çok güçlü kişiler herhalde..
Baksanıza, Adalet Bakanı onlara toz konmasın diye kıvranıp duruyor.. Almanya peşine düşüyor, biz kol kanat geriyoruz..
Dolandırılanlar Türk..
Dolandıranlar da Türk..
Alman savcı peşinde.. Biz uzattıkça uzatıyoruz..
Nereye kadar?
*
Demek ki bu iş Zahid Akman’la falan sınırlı değil.. Onları aşıyor.. AKP’nin içlerine kadar ulaşıyor ki Adalet Bakanı bile kendini feda ediyor..
Bir söylediği bir söylediğini tutmuyor..
İsminin önündeki ‘Adalet Bakanı’ unvanına bile zarar veriyor!
*
Şu olanlar bakın.. Almanya’dan gelen iddianame üç aydır çevrilemedi.. Alman savcı bazı kişiler için Türkiye’den adli yardım istedi.. Bakanlık önce böyle bir talep gelmedi diye açıklama yaptı..Ertesi gün bakan çıktı ‘şimdi geldi’ dedi; Hemen tercüme ettireceğiz.. Bekleyin..
Almanlar bizi bizden iyi biliyor.. Tercümesi haftalar alacak.. Hemen açıklama yaptılar..
Türkçe yolladık..
Bakan yine sahnede; ‘pardon, Türkçesi de gelmiş’ demez mi?
Skandal üstüne skandal..
Sanki muz cumhuriyetinde yaşıyoruz!
*
İyi ki tüm medya yandaş değil.. İyi ki ‘özgür medya’ hâlâ ayakta.. Aksi olsa Deniz Feneri çoktan ham hum şaralop olurdu..
İŞTE TÜM BOSTANCI OPERASYONU VİDEOLARI
Bostancı'da çatışma!
Bostancı'dan sıcak görüntüler!
Çatışma yerinden canlı görüntüler!
Vurulan NTV kameramanından şok sözler!
Canlı yayında çatışma sesleri!
İşte teröristin telsiz konuşması!
'Boynundan vuruldu, üzerime kanlar sıçradı!'
İşte kameramanın vurulma anı!
Başından vurulan gencin şok görüntüleri!
Erdoğan yaralıları ziyaret etti
Bostancı baskınından en çarpıcı anlar!
İşte dakika dakika Bostancı operasyonu!
En önemli Bostancı sorusu!
Görgü tanıkları dehşet anlarını anlattılar
İşte Bostancı'da vurulan 16 yaşındaki Mazlum
İşte Bostancı operasyonunda şehit olan polis
İşte cep telefonu kamerasından Bostancı çatışması!
Habertürk muhabirinin en zor anları!
34 yaşındaki 12 yıllık polis Semih Balaban'ın Türk bayrağına sarılı tabutu öğle saatlerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne getirildi. Semih Balaban'ın polis memuru eşi Filiz Balaban, 2 yaşındaki kızı Serap Elif ve 4 yaşındaki kızı Şevval Beyza'yı kucaklayarak tabutun başına getirdi. Serap Elif ve Şevval Beyza, babalarının tabutunu öpmeleri, duygulu anların yaşanmasına neden oldu. Semih Balaban'ın annesi ve mesai arkadaşları gözyaşlarını tutamadı. / Hürriyet
Dünya Sağlık Örgütü, domuz gribi hastalığını kontrol altına almanın artık mümkün olmadığını açıkladı ve alarm seviyesini en yüksek üçüncü dereceye yükseltti.
Bu, hastalığın insandan insana geçtiği vakaların sürekli olarak yaşandığı anlamına geliyor.
Ancak üst düzey örgüt yetkilisi Keiji Fukuda, küresel bir salgının hala kaçınılmaz olmadığını söyledi.
Fukuda, sınırları kapatma gibi önlemlere gerek olmadığını ve dünya çapında hükümetlerin hastalığın etkilerini azaltmak için uğraş vermeleri gerektiğini vurguladı.
Bu arada Meksikalı yetkililer, 150 dolayında kişinin domuz gribi nedeniyle öldüğünü, hastalık belirtileri gösteren bin kişinin de hastanelerde tedavi altına alındığını açıkladı.
Başkent Mexico City'deki BBC Muhabiri, tüm ülkede okulların kapatıldığını ve tur şirketlerinin gezileri iptal etmesi nedeniyle başkentteki otellerin de boşaldığını bildirdi.
Amerika Birleşik Devletleri de şu ana dek, çoğu New York'ta olmak üzere 45 vaka bildirdi.
İspanya ve İngiltere'de de yakın geçmişte Meksika'dan dönen üç kişide virüse rastlandı.
Avrupa Komisyonu'nun sağlıktan sorumlu üyesi Androulla Vassiliou, domuz gribi virüsünün yayıldığı bilinen bölgelere, acil durumlar dışında seyahat edilmemesi konusunda uyardı.
Uzmanlar, domuz gribi virüsüne rastlanan yerler arasında Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'nın da bulunduğunu bildiriyor.
Bu ülkelerin dışında, en az beş başka ülkede de, domuz gribine yakalanma ihtimali olan kişiler tedavi altına alınmış durumda. / BBC
Balaban, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde Operasyon Timleri Büro Amiri olarak 5 yıldır görev yapıyordu. Balaban’ın eşi Filiz Balaban’da emniyet mensubu. Filiz Balaban, şehit eşi Semih Balaban’ın çalıştığı şubenin bulunduğu C Blok girişindeki İnterpol Şube Müdürlüğü’nde görevli. Emniyet Amiri Semih Balaban, 5 yılda, PKK, El Kaide, Hizbullah, DHKP-C ve MLKP gibi terör örgütlerine yönelik operasyonlara katıldı. / HÜRRİYET
Bostancı’daki operasyon sırasında boynuna isabet eden kurşunla hayatını kaybeden Mazlum Şeker henüz 16 yaşındaydı. Kartal Soğanlık’taki evinden D-100 Karayolu’nu kullanarak Bostancı’ya gelen Şeker, işe gidiyordu. Bostancı sahilindeki bir restoranda son bir yıldır bulaşıkçı olarak çalıştığı ve 10-11 arası iş başı yaptığı öğrenilen gencin, silah seslerini duyduktan sonra olay yerine geldiği sanılıyor. İşyerine gidiş güzergâhı üzerindeki olay yerine geldikten sonra isabet eden kurşunla hayatını kaybeden Şeker’in, Diyarbakırlı ve 9 çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olduğu öğrenildi. Şeker’in ölümü karşısında şoke olan iş arkadaşlarından İbrahim Demir, “Ekmek parası için bulaşıkçılık yaparken, herkesin sevdiği bir genç olmuştu” dedi. / MİLLİYET
Uzun namlulu silahla polise ateş eden ve el bombaları atan terörist, çatışmanın sonunda öldürüldü. Operasyonu yürüten tim amiri Balaban şehit olurken; sokakta çatışmayı izleyen 16 yaşındaki Mazlum Şeker, Yılmazkaya’nın açtığı ateş sonucu boynuna isabet eden kurşunla yaşamını yitirdi.
İstanbul, dün güne Terörle Mücadele Şubesi Müdürlüğü’nün düzenlediği operasyonlarla uyandı. Daha önce belirlenen 60 adrese eş zamanlı düzenlenen operasyonlarda 11 kişi gözaltına alınırken; operasyonun Kadıköy ayağı kanlı bir çatışmaya sahne oldu. / Vatan
1 Mayıs’ın huzurlu geçirilmesi için, İstanbul’da 60’a yakın ev ve işyerine dün sabaha karşı operasyon düzenlendi. Bostancı Emanet Sokak’taki Pınar Apartmanı da bunlardan biriydi. Hücre evdeki terörist polise el bombası ve ateşle karşılık verdi. / Hürriyet
Şener’e bekle baskısı! / SABAHATTİN ÖNKİBAR - YENİÇAĞ
Yeni oluşum için harekete geçen ve Nisan sonu diye tarih açıklayan Abdüllatif Şener’e, “Partiyi kurmak için acele etme ve biraz daha bekle” baskısı devam ediyor. Baskıyı yapanlar ise diğer yeni oluşumcular. Onlara göre Şener’in parti kurması sadece kendisinin ölü doğmasına sebep olmayacak, aynı zamanda yeni oluşum imajına da zarar verecek.
Diğer oluşumların plan ve hesapları Mayıs’daki D(Y)P kongresinde Cindoruk’u şemsiye hüviyetiyle seçtirmek, ardından D(Y)P ile ANAP’ı birleştirmek ve peşi sıra Abdüllatif Şener gibi isimleri de bu yapıya dahil edip Cindoruk’un yerine yeni bir isimle yola çıkmak..
Evet proje bu... Ancak ısrarlara rağmen Abdüllatif Bey “Tarih verip angaje oldum” diyerek partisinin kuruluş dilekçesini vermekte kararlı görünüyor.. Bakalım diğer oluşumcular Şener’i ikna edebilecek mi?
Bostancı'da bu sabah polisin bir hücre evine yaptığı operasyon 5,5 saat sürdü. Operasyon kısa sürede büyük bir çatışmaya dönüştü ve çevrede güvenlik karmaşası yaşandı. Polisin güvenlik çemberine rağmen görgü tanıkları binanın yakınına kadar ulaşmayı başardı. Bu karmaşanın kurbanı ise olan 16 yaşındaki bir genç oldu. Bir restoranda aşçı olarak çalışan Mazlum Şeker saldırganın ateşi ile başından vurularak hayatını kaybetti. / Hürriyet
Muhabir Mehmet Akif Erdem: "Sabah olayı duyar duymaz hemen Bostancı Gösteri Merkezi yanındaki çatışmanın meydana geldiği Pınar Apartamı'nın yakınına geldik. Polis güvenlik önlemi almıştı ve güvenlik şeridinin kenarında yaklaşık 10 basın mensubuyla birlikte olayı yaklaşık 100 metre ileriden takip ettik.
Sürekli silah sesleri geliyordu, ardından iki kez peşpeşe 30'ar saniyelik aralarla bombalar patladı. Daha sonra silah sesleri seri olarak gelmeye başladı. Bu sırada bir silah sesi patladı ve hemen yanımda bulunan bir vatandaş boynundan vurulduğunu gördüm, benim üzerime kanlar sıçradı. Vurulmasıyla birlikte o kişinin yere düştüğünü gördüm. Her yer kan olmuştu. Panikle uzaklaştım, bu sırada benimle birlikte koşturan insanlar vardı ama içimden biri 30 metre ileride bir kişinin daha yere düştüğünü gördüm, yaralanmıştı.
Uçakta kaybolan bavullara alışkınız ama bu kez kaybolan ne bir bavul ne bir paket, koskoca bir cenaze...
Mustafa Koç Avusturya'da yaşayan bir işci emeklisiydi, kanser oldu... Memleketine Yozgat'ın Tayyip köyüne defnedilmeyi vasiyet etti. Ailesi vasiyetini yerine getirmek istedi ama istediğine bin pişman oldu, çünkü cenaze Türkiye'ye getirirken yolda kayboldu... / Milliyet
Kandaz: "Yanımdaki insanın başı delindi... Orada kimsenin bulunmaması gerekiyor... O sokakta oturanların İstanbul Valiliği hakkında dava açması gerekli... Çatışma var, sokak kapatılmış değil..."
Deniz Baykal: "23 Nisan sabahı Anıtkabir'deydik. Ben erken gitmiştim. Gelenlerle sohbet ettik. Meclis Başkanı Sayın Köksal Toptan geldi, MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli geldi. Onlarla tokalaştık, konuştuk. Sonra ben Başbakan'ın arabasının geldiğini gördüm. Başbakan da gelince tören başlayacaktı.
Arslanlı yolun başında protokole göre belirlenmiş olan kendi yerimi aldım. Meclis Başkanı da aldı. Bakanlar da öyle. Başbakan geldi ve tek tek herkesin elini sıktı. Bir tek beni atladı. Selam da vermedi."
Amerikalı sağlık yetkilileri, son günlerde görülen grip türünün domuz, kuş ve insan genetik özelliklerini taşıdığını ancak Amerika'da hastalanan kişilerin domuzlarla herhangibir teması olmadığını söylüyor.
Domuz gribine yakalandığı sanılan kişilerde mevsimlik grip hastalığına benzer belirtiler görülüyor. Bunlar yüksek ateş, halsizlik, iştahsızlık ve öksürük. Bazı hastalar burun akması, boğaz ağrısı, mide bulantısı, kusma ve ishal gibi belirtiler de gösteriyor. / VOA
AYŞE ARMAN - HÜRRİYET
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ı defalarca aradım. Defalarca. Artık utandım, o kadar çok. Tutturuk bir şekilde. Sürekli özel kalemine mesaj bıraktım. Çok yoğun bir gündemi olduğu için bana geri dönmesi tam 12 saat sürdü.
Hayalim, onunla uzuuun bir röportaj yapmaktı.
Bırakın röportajı, bu cinayetle ilgili beyanat bile veremeyeceğini söyledi.
"Aileyle, uzmanlarla görüşün ama polis olarak size bu konuda yardımcı olamayız" dedi. Sebebi, cinayetin hazırlık tahkikatının devam etmesiymiş. Şu an söyleyeceği herhangi bir şey davanın seyrini etkilermiş. Özel ekipler kurulmuş, polis elinden geleni yapıyormuş.
"Ama kamuoyunda farklı bir kanı var" dedim.
"Ne gibi?" dedi.
"Eğer Münevver bir aşçıbaşının kızı değil de, Sabancı, Koç gibi bir ailenin kızı olsaydı, Cem Garipoğlu çoktan yakalanırdı."
"Alakası yok" dedi,
"Bunlar bizi etkilemez!"
Çatı katı faillerini örnek verdi.
"Onları da yakalayan biz değil miydik? Eğer polisimiz, son sürat konteynerin içindeki cesedi bulmasaydı, evdeki kan izlerine ulaşılamayacaktı. Delil- melil kalmayacaktı. Biz üzerimize düşeni yaptık, gayet seri ve hızlı davrandık."
"İyi ama" dedim, "O kan izlerine rağmen, anne baba dışarıda. Neden?"
Derin bir nefes aldı ve şöyle dedi: "Onun sebebini bana değil, bir zahmet hakime soracaksınız!"
"54 gün oldu aileye bilgi verilmiyor. Neden?" dedim.
"Ekiplerimi onlara yollamadığımı nereden biliyorsunuz?" dedi.
"Çünkü onlarla konuşuyorum" dedim.
Birden şöyle tuhaf bir şey söyledi: "Kızlarını neden takip etmediklerini de söylediler mi size?"
"Nasıl yani?" dedim.
"E takip etselermiş kızlarını" dedi.
"Ama" dedim "17 yaşındaki bir kızı sürekli kontrol edemezsiniz ki!"
"Sizin kızınız olsa, kaçta eve gelmesini istersiniz? Gece erkek arkadaşının evinde geç saatlere kadar kalmasına izin verir misiniz?" gibi tuhaaaafffff ahlakçı bir muhabbete dönüştü konuşma.
Aile fazla serbest davranırsa, kızlarının bir erkek arkadaşı olmasına ses çıkarmazsa, o da onun evine girip çıkarsa, kafasının testere ile kesilmesi normalmiş manası çıkabilecek mini bir sohbet.
"Münevver’in anısına bir konser düzenlense ve geliri Emniyet güçlerine aktarılsa hoşunuza gider mi" dedim.
"Tabii ki hayır!" dedi, "Polis, failleri para alıp buluyor, derler."
İtiraf etmeliyim ki, o anda polis teşkilatının da baskı altında olduğunu hissettim.
Sonra, "Siz Dubai’desiniz değil mi?" dedi.
"Evet" dedim heyecanla, "Atlayın yarın gelin, yüz yüze konuşalım" diyecek zannettim.
Ama öyle demedi.
"Devletin telefonuyla daha uzun Dubai ile konuşamam" dedi.
"Çok haklınız, özür dilerim, bana yazsın" dedim, "Ben sizi arayayım..."
"Yok zaten bu konuda söyleyebileceğim daha fazla bir şey yok. İyi geceler!" dedi.
Ve kapattı.
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’la, 12 saat, işte bu konuşmayı yapabilmek için beklemiştim.
Yine de kendisine teşekkür ederim, en azından telefonuma çıktı...
HABERTÜRK'te Murat Bardakçı'nın hazırladığı, Pelin Batu ve Erhan Afyoncu ile beraber sunduğu Tarihin Arka Odası'nda geçen hafta çok konuşulan görüntülerin nedeni belli oldu.
Erhan Afyoncu'nun program başında geçen haftaki görüntüleri hatırlatması ve izleyicilerin bunun nedenini merak ettiğini söylemesi üzerine Murat Bardakçı olayı anlattı. Pelin Batu 'karizmam çizilecek' dedi ama olayın komikliğini kendisi de dile getirdi.
Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı'nın birlikte sunduğu Teke Tek Özel'in 19 Nisan tarihli bölümünde 'Tarihçilerin Kutbu' Halil İnalcık konuktu. Bunu öğrenen Pelin Batu, Murat Bardakçı'ya İnalcık ile tanışmak istediğini söylemiş, Bardakçı da 'Programın olacağı gün gazeteye gel' demiş. Pelin Batu pazar akşamı gazeteye gelmiş ancak Fatih Altaylı ile Galatasaray-Fenerbahçe maçını izlemeye koyulmuş. Bardakçı, İnalcık'ı almaya giderken Batu'ya haber vermiş ancak Pelin Batu maç izlemeyi tercih etmiş. / Habertürk
Ah be çocuğum! / MUSTAFA MUTLU - VATAN
Başbakan, her 23 Nisan’da olduğu gibi dün de koltuğunu sembolik olarak bir çocuğa devretti...
Sembolik olması; bana göre eleştirilmemesini sağlamaya yetmiyor...
Madem o koltuğa oturdu; bugünkü okların muhatabı o:
***
Geçiçi Başbakan’ın, gerçek Başbakan’dan farkı yoktu.
Küçültülmüş kopyasıydı.
Sorulan sorulara kendisi gibi değil de, gerçek Başbakan gibi yanıt verdi...
Ekonomik krizi sordular; bir tek “Bizi teğet geçecek” demedi.
Memura işçiye zam yapıp yapmayacağını sordular, o “Tasarruf” önerdi.
Ermenistan sınır kapısı hakkında eveleyip geveledi.
Muhalefetle ilişkiler için, “Bu konuda yorum yapmak istemiyorum” diye topu taca attı.
1 Mayıs’ı sordular, “Biz herkesin yürüyüş yapma hakkının olduğunu biliyoruz ama bu olayın siyasi emellerle yapılmamasını istiyoruz” diyerek, siyasetin âlâsını yaptı!
Avrupa Birliği’ne giremememizin suçunu AB’ye attı!
Onun bu sözleri gerçek Başbakan’ın çok hoşuna gitti; ama ekranları başında onu seyreden milyonlara saç baş yoldurttu!
***
Ah be çocuğum...
O koltuğa sembolik olsa da oturmuşsun; mevcudu taklit edeceğine, Başbakan’a yaranmaya çalışacağına kendin gibi davransana!
“Babama sordum, kriz anamızı ağlatıyormuş... Biz, bizden önceki hükümet gibi davranmayıp hemen harekete geçeceğiz ve halkımızın krizden daha az etkilenmesi için elimizden geleni yapacağız” desene!
“Gerekirse uçaklarımı satıp, emekliye, memura zam yapacağım” diyerek; taşı gediğine oturtsana!
“Bizden önceki hükümet zaten AB’ye girmek istemiyordu; biz girmek için elimizden geleni yapacağız” diyerek, Başbakan’ın yüreğini ağzına getirsene!
***
O sevimli kızı izledikçe, geleceğe duyduğum güven azalmadı desem yalan olur!
Keşke tüm çocuklarımız bizden daha cesur olabilseydi...
Tabii; “öğretmenleri” de!
GAZETECİLER: Kabinede bir revizyon beklentisi var. Ne zaman yapacaksınız?
ECEM UÇAR: Daha koltuğa yeni oturdum. Revizyondan bahsetmeyin lütfen!
GAZETECİLER: Kriz ne kadar etkili?
ECEM UÇAR: Tüm dünyada olduğu gibi ekonomik kriz bizi de etkiledi ama gerçekten tüm dünyada olduğundan daha az. Her insanın harcamalarını biraz daha dikkatli yapmaları gerekiyor artık. Askıya alınabilecek harcamalarını biraz daha bekletmesi gerekiyor.
ERDOĞAN: Gayet güzel. Başbakanımızın tavsiyelerine şiddetle uymamız lazım.
Saylan: "Hakkımda misyonerlik iddiaları var. Doğru. Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim misyoneriyiz biz.
Zavallı anam İsviçre’li ve Hristiyan olduğu için bu iddiaları ortaya atıyorlar.Belli bir basın bunları uyduruyor insanlar da buna inanıyor.Bu nasıl bir zihniyet.Nüfus kütüğündeki bir iki satırı alıyorlar.
Ben kütüğe baktım.Annem bana hamile kaldıktan sonra Müslüman olmuş. Ben her dakika her şeyimi ispat etmek zorunda değilim.Ama buraya kadar geldiği için görsünler istedim. Benim annemin filan tarihte filan camide Müslüman olduğunu.Bunu teşhir etmek, bizi bu noktaya getirmek bile utanç verici."
Rania: “Evet, çok önce verdim. Ben zaten çok ılımlı bir ortamda büyüdüm. Bu sadece benimle değil, milyonlarca Arap kadınıyla ilgili bir konu. İnsanların başörtüsünü kadınların boyun eğmesi ya da baskı altında tutulmasının simgesi olarak görmesi çok yanlış. Tabii ki başörtüsünü buna alet edenler var ve bu da çok yanlış. Ama birçok kadın, başlarını inançlarının ve kendilerini Allah’a adamalarının bir simgesi olsun diye örtüyor. İnsanların birbirlerini bir kıyafet ile yargılamaları bence çok tehlikeli.”
Erdoğan: "Anayasamıza, yasalarımıza göre suç teşkil eden ithamlar var. Bırakalım yargı işlesin, bırakalım hukuk işlesin. Bırakalım ak ile kara ortaya çıksın. Süreci bulandırarak, hakimleri, savcıları tehdit ederek hiç kimse bir yere varamaz."
Baykal: "Türkan Saylan’a, İlhan Selçuk’a, Türkiye’nin yüz akı rektörlere yönelik yapılanlar toplumda tepki yaratıyor. Ucu açık iddianame olur mu? Eskiden, "Arkası yarınlar" vardı. Şimdi televizyon dizileri var. Dizi senaryosu yazar gibi iddianame yazılır mı? Bu noktada Türkiye’yi bir hukuk lekesinden kurtaracak tek çare hakimlerin elindedir."